17.12.2009

ANAHTAR


BİSMİLLAH İR RAHMAN İR RAHİM
(ELİF LAM MİM -YA SİN- NUN)
Besmeledir göklerin sihirli anahtarı.
Zahir ile Batının, “Sırrı KÜN”de muhtarı.
Mevlana Hazretlerinin Güneşi, Şems-i Tebriz’i bir sözünde şöyle demiştir:
‘’Tüm kâinat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.’’
Zahir ve batın her ne varsa insanın kendisinde, özünde vardır.
Dışımızda olan her şey, içtekinin ve özündekinin, perdeye yansımasıdır.
Tüm oluşlar, senin sesinin tekrar sana yankılanmasıdır.
Senden evrene yayılacak olan titreşim hangi frekans üzere senden çıkarsa, y
ine ayni frekansta ama bir kartopunun dağdan aşağı yuvarlanırken dönüştüğü bir çığ gibi sana dönecektir.
İşte bu yüzden evrene yaydığımız titreşimin frekansının, pozitif olmasına özen göstermeliyiz.
Eğer negatif olursa sen, senden çıkanların sana dönerken dönüştüğü çığın altında kalabilirsin. İşte bu noktada Besmelenin sırrı ortaya çıkmaktadır.
Besmele senin özünde saklı olan âlemlerden, dışarıya (perdeye) yansıtacağın SESİN titreşimini, istenilen frekans düzeyine yükseltmektedir ya da düşürmektedir. İnsanın içinde muazzam bir güç gizlidir. Nefis terbiyesinden geçmeden bu gücü fark edenler, evrene yaydığı SESİN titreşiminin frekansını düşürmekte, bu gücün farkında olmayan aciz bir insan da, evrene yaydığı SESİN titreşiminin frekansını yükseltmektedir.

1-) Lisan-ı İnsani olarak çekilen Besmele, avamın çektiği (okuduğu) Besmeledir,
2-) Lisan-ı Ruhani olarak çekilen Besmele, Havassın çektiği (okuduğu) Besmeledir,
3-) Lisan-ı Rabbani olarak çekilen Besmele ki, bunda ‘’KÜN’’ emrinin sırrı zuhur eder.

Lisan-i Ruhani olarak çekilen Besmele ile ‘’envar-ı mükaşefat‘’a nail olunur. Yani Allah’ın sevdiği kullarına ikram edip, açtığı Hakikat nurları seyredilir.
Hepsi bir kitabın sayfaları olan âlemlerin kapıları, bir bir sana açılır.
Lisan-ı Rabbani olarak çekilen Besmele ile ‘’Cemal-i müşahedata‘’ nail olunur, yani müşahede güzelliği. Yalnız burada yukarıda da belirttiğim üzere ‘’KÜN‘’ emrinin sırrı zuhur eder. Cenabı Allah’ın Cemal sıfatından uzanan iki el ile yaratılmış olan insan, yani CEMAL sıfatının Cemal’i ve Celal’i ile yaratılan insan, Lisan-ı Rabbani mertebesinde Besmeleyi çektiği zaman, Cennet mertebesi seyrinde, müşahedesindedir. Bu hale, kesintisiz müşahede denmektedir, müşahede ettiği yine kendi iç âlemleridir ama Cennet müşahedesi denilen HAL’de, OL (KÜN) emrinin (sözünün) sırrı ortaya çıkar.

Mana tarafından madde tarafına sürekli bir akış vardır, bu akış yaratılışın devam ettiğinin göstergesidir. Ayni şekilde maddeden de, manaya bir dönüş vardır. İnsanoğlundan düşünebilenler için, Zahirden-Batın aşikâr olmaktadır, görebilenler için Batından-Zahire çıkışlar vardır. Yani zahirden-batına, batından-zahire sürekli bir akış vardır.Kişi Besmeleyi okuduğu zaman, Zahirden-Batına ve Batından–Zahire olan akışın tam orta yerinde yer alır. Eğer müşahedesi madde âlemine (zahire) dönük ise, bu âlemdeki oluşlara Cenabı Allah’ın izni ile etki eder. Bu etkilemenin bazen farkındadır, bazen değildir.
Müşahedesi Mana âlemine dönük olan kişi ise bu âlemlerdeki oluşlara etki eder. Manadan-Maddeye sürekli bir akış olduğundan, ister istemez madde âlemine de etki etmiş olur. Ama bir takım Allah kulları da vardır ki; müşahedesi hem madde âlemine hem de mana âlemine dönüktür. Besmelenin sırrı üzere hem manaya, hem de maddeye etki ederler.Her iki âlemi de iki kaşı arasında toplayıp müşahede eden Allah kulunun okuduğu Besmelede ‘’KÜN’’ emrinin sırrı zuhur eder. HAK tarafı ile mana âlemine nüfuz eder, HALK tarafı ile madde âlemine nüfuz eder.

İnsanda da her iki âleme açılan bir kapı vardır. Besmele, bizdeki bu kapıların ANAHTARIDIR.
RAHMAN, hikmet yurdunda, RAHİYM olarak tasarruf eder. Baba, Rahman sıfatı üzeredir. Anne ise Rahiym sıfatı üzeredir. Rahman’da kudret vardır, Rahiym’de hikmet vardır. Kadının karnındaki çocuğa, rengini ve şeklini veren kadındır ama çocuğun sırrını, kadına yazan babadır.
Rahman, kudretiyle yani “NUN” kalemi ile Rahiym’e bir nokta koymuştur. Rahiym ise o noktayı hikmetiyle, belli bir zaman sürecinde, kitap haline getirmiştir.
Her insan bir kitaptır, her bitki bir kitaptır, hülasa kâinat bir kitaptır. Dolayısıyla; Rahman sıfatının kudretiyle ve Rahiym sıfatının hikmetiyle besmele tamam olup, âlemdeki her şey bir besmeleden ibarettir. İnsan ise, Hazreti Ali efendimizin buyurduğu üzere, bu besmeledeki “B”nin altındaki noktadır ve noktayı koyan kalem “NUN” dur. Bu kalemi tutan el RAHMANDIR.
İblisin asi olduğu, doğrudan Cenabı Allah değildir. Cenabı Allah’ın, Rahman olarak yani Rahman sıfatı ile âlemler besmelesinin başındaki “B”nin altına koyduğu noktaya secde etmemekle, Rahman’a asi olmuş oluyor. O yüzden iblis ve soyunda, besmele eksiktir. Besmeleyi tamam eden o “Nokta”dır.
İnsana MANA olarak secde etmeyen, Rahman’a asi olup, iblis konumuna düşer ve besmeleyi tamam etmemiş olur. Lakin İnsana ZAHİREN secde eden de Cenabı Allah’tan başkasına secde edeceği için küfre düşer.

Kadın meyve vermek için, nasıl erkeğe muhtaç ise ve erkek te meyve verecek ağacı ekmek için, nasıl kadına muhtaç ise; âlemde bir takım kullar, kendilerindeki ilmin, dal budak sarıp ağaca dönmesi için, bu ilmi ekebileceği birine ve o biri de bu ilmi ekecek birine muhtaçtırlar. Bu ikisi bir araya gelince besmeleyi oluştururlar. Biri mürşittir, diğeri mürittir.

Âlemde, besmelenin her iki yarısı da, kendinde tamam olan bir takım kullar da vardır. Bunlar mürşit ya da müride ihtiyaç duymazlar. Bunların mürşidi, doğrudan Hazreti Peygamber (s.a.v.) Efendimizdir. Bu kulların her biri bir Güneş’tir. İki Güneş bir arada olamayacağı için, farklı yerleri aydınlatmak üzere, birinden biri başka yerlere göç eder.
Tarihte, besmeleyi tamam eden bir takım kimselerin, bir arada olduğu zamanlar da olmuştur. Karşıdan bakıldığında, bunlar Mürşit ve Mürid ilişkisi içinde sanılırlar. Fakat öyle değillerdir. Sahip oldukları ilmin nurları, Güneş gibi öylesine parlak ve yakıcıdır ki; ancak kendi seviyesinde olan biriyle bu ilmi ve nurunu paylaşabilir. Diğer hiçbir insan, bunların ilmini anlayamaz ve nuruna dayanamaz, yanar.
Hazreti Mevlana ve Şemsi Tebrizi hazretleri bunlara örnektir. Hacı Bektaşi Veli Hazretleri de bu kullardandır.
SAYGILARIMLA
(Bülent Gökçen yazisi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder