27.10.2009

ABDU-HÛ” ve “RASÛLU-HÛ” 9

Kaab bin Eşref Medine yahudilerinin en azgını bulunuyordu.. Müslümanlar ve Rasûlullah Aleyhisselâm için akla hayâle gelmedik iftiralarla şiirler düzenliyor ve hicvediyordu..
Bedir gazâsından sonra iyice azmış ve onların hezimetine çok üzülerek, uzun uzun ağıtlar, mersiyeler okumuştu..
İşte Kaabın bu iyice azgınlığından sonra bir gün Rasûlullah Aleyhisselâm ashaba sordu:
- Kaab bin Eşref`i içinizden kim öldürebilir ki? Zîrâ o Allah ve Rasûlü’ne eziyet etmiştir..
Ashabtan Muhammed bin Mesleme tâlib oldu:
- İster misin onu ben öldüreyim ya Rasûlullah ?..
Efendimiz Aleyhisselâm tasdik etti:
- İsterim ya !..
Bunun üzerine Mesleme huzurdan ayrıldı ve bir kaç gün bu işin hazırlığını yaptı.. Muhammed bin Mesleme Ra. , nihâyet Kaab`ın müslüman olan süt kardeşi Ebu Naile, Ubad bin Bişr gibi bazı arkadaşlarıyla görüşüp beraberce, Kaab`ın öldürülmesine karar verdiler..
Ancak onun yanına bir oyunla gitmeleri gerekiyordu. Bunun için aralarında bir çare buldular ve doğruca Rasûlullah Aleyhisselâm’ın huzuruna vardılar.. Ve anlatıp meseleyi müsaade istediler:
-Ya Rasûlullah, Kaab`ı sevindirmek için hakkınızda aleyhinizde bazı şeyler söylemek îcabedecek.. Acaba böyle bazı şeyler söylememize müsaade eder misiniz ?..
Efendimiz onlara müsaade verdi:
-Hatırınıza ne gelirse söyleyebilirsiniz !.
Bundan sonra Muhammed bin Mesleme huzurdan çıktı ve doğruca Kaab`ın yanına gitti. Ve ona şöyle konuştu.
-Bu adam ( Rasûlullah) bizden sadaka istedi.. Çok ağır vergiler tahsis etti !.. Ben de bu yüzden ödünç bir şeyler almak üzere sana geldim !..
Kaab`ın ağzına lâyık bir fırsat doğmuştu !.. Hemen atıldı:
-Elbette ya !. Muhakkak olan sizin sıkıntılarınızı dertlerinizi daha da çoğaltacak..
Muhammed bin Mesleme devam etti:
-Ne yapalım bir kere O`na tâbi olmuş bulunduk !.. O`nu birden bırakamıyoruz !. Bakacağız bakalım, sonu nasıl gelir !.. Şimdi biz senden bir iki deve yükü kadar hurma istiyoruz ?.. Acaba bize ödünç olarak bu miktar hurmayı verebilir misin ?..
Kaab eline geçen fırsatı kaçırmak istemezdi:
-Peki verebilirim, ancak bana ne rehin bırakacaksınız ?.. İbni Mesleme ile arkadaşları sordular:
-Ne istersin bizden rehine olarak ?.. Kaab ağır bir şart ileri sürdü:
-Kadınlarınızı !..
Hiç olur muydu bu?..
- Kadınlarımızı sana nasıl rehine verebiliriz ki?.. Bugün Arab’ın en güzel siması sensin !. (Kadınlarımızın gönlü sana akıverir de, başımıza iş açarız !..)
Kaab başka bir ağır teklifte bulundu:
- Öyle ise oğullarınızı rehine bırakın !..
Bu da gerçekten berbat bir teklifti !..
- Oğullarımızı sana nasıl rehine bırakabiliriz ki?.. Sonra onlara bir iki deve yükü hurmaya rehin olundu diye sövülür de, bize ebedi bir leke olur !.. Ancak, bak istersen sana silâhlarımızı, zırhlarımızı rehine bırakalım ? Ha ?..
Bu teklife Kaab`ın da aklı yatmıştı..
-Olur !. Kabul !. İbni Mesleme öbür gece gelsin ve emanetleri bırakarak istediği hurmaları alsın !..
Tâyin edilen vakitte İbni Mesleme, yanında Kaab`ın da süt kardeşi olduğu halde Eşref bin Kaab`ın içinde oturduğu etrafı surlarla çevrilmiş eve yahut başka bir deyimle kaleye geldi.. Yanında bu defa Kaab`ın süt kardeşi Naile de bulunuyordu.. Kalenin yanına geldikleri zaman dışardan seslendiler.. Kaab onların sesini duyunca içeriye girmeleri için izin verdi:
Sonra da misafirlerini karşılamak üzere odasından çıkarak aşağıya, onların yanına doğru yürüdü..
Karısı arkasından seslendi:
-Bu saatte karanlıkta nereye çıkıyorsun böyle ?.. Kaab cevap verdi:
-Bu gelen İbni Mesleme ile süt kardeşim Naile`dir !..
Onlara biraz yardım edecektim de onun için geldiler..
Kadının sezisi kuvvetli idi:
-Emin ol ben öyle bir ses işitim ki, ondan kan damlıyordu !.. Yani şerli bir sesti.. Kaab itiraz etti:
-Hayır bu İbni Meseleme ile Naile`dir.. Hem şunu bilmelisin ki, cömert olan insan, gece vakti kılıç darabasına çağırılsa bile, muhakkak o çağırıya icabet eder !.. Kaçmaz !.
Sonra aşağıya indi gelenleri karşıladı..
İbni Mesleme yanında gelen Ebpu Abs bin Cebr, Haris bin Evs ve Abbad bin Bişr`i de kaleden içeriye sokmuştu.. Ve gelirken onlara şöyle talimat vermişti:
- Kaab geldiği zaman ben onun saçlarının ne güzel koktuğunu söyliyerek, saçlarını koklarım. Sonra da size koklatmak isterim.. Ben onun başını tuttuğum zaman siz de kılıçlarınızı çekip Kaab`ın üzerine saldırır ve kılıçlarınızı tepesine sırtına vurursunuz ..
Kaab gerçekten, onların yanına geldiği zaman güzel kokular saçıyordu.. Yanlarına yaklaştığı zaman İbni Mesleme ona doğru yürüyerek konuştu:
- Bu kadar güzel kokuyu ömrümde duymamıştım !.. Ne güzel bir koku !..
Kaab kadınlarla çok ilgili olduğu için böyle şeylere de çok dikkat ediyordu.. İzahat verdi öğünerek İbni Mesleme`ye:
- Ne sanıyorsun ?.. Arabın en asil ve en güzel kadınları sinemde yaşıyor !..
İbni Mesleme yanına yaklaşarak sordu:
-Şu saçlarını yakından koklamama müsaade eder misin?.. Kaab iftiharla başını uzattı:
-Elbette !.. Koklayın bakalım !. Nasıl?. İbni Mesleme kokladı.. Sonra arkadaşlarına koklattı..
Ve bu arada bağırdı:
-Haydi !...Vurun !.. İndirin kılıçlarınızı !..
Zaten onun demesine kalmadan arkadaşları kılıçlarını indirmeye başlamışlardı.. Kaab bu arada korkunç bir çığlık attı, kılıçları yiyince.. Sonra iniltiyle yere yıkıldı..
Evden kadınlar ve bazı uşaklar fırlarken, müslümanlar işlerini bitirmişiler, yahudilerin en şerlilerinin işini bitirmişlerdi.. Son süratle Kaab`ın kafasını keserek Rasûlullah Aleyhisselâm’ın huzuruna getirdiler..
Daha sonra Rasûlu Ekrem`in huzuruna gelen yahudiler, Kaab`ın katilini şikayet ederek onu öldürenlerin cezalandırılmasını istediler.. Ancak Efendimiz onlara Kaab`ın yapmış olduklarını birer birer anlattı ve kendisine bu davranışlarda bulunmamasının defalarca ihtar edlmiş olduğunu belirtti..
Böylece Islâm’ın büyük düşmanlarından yahudi şairi Kaab da temizlenmiş oldu..

7.10.2009

ABDU-HÛ” ve “RASÛLU-HÛ” 8

Efendimiz Aleyhisselâm daha sonra esirlere ne şekilde bir muamele de bulunulması yolunda ashabına danıştı..
Hazreti Ebu Bekir es Sıddık (R.a) fikrini şöyle açıkladı.
-Ya Nebiyullah, esirler amcalarımızın oğullarıdır !.. Kabilemizdendirler.. Kardeşlerimizdir.. Benim reyim; onlardan kurtulmalık akçesi alman yolundadır... Onlardan alacağımız kurtulmalık akçesi ile kâfirlere karşı kuvvetli oluruz; ayrıca, Allahû Teâlâ`nın onlara doğru yolu göstermesi ve kendilerinin de bize yardımcı olmaları umulur!.
Bundan sonra Efendimiz Aleyhisselâm Hazreti Ömer-ül Faruk (R.a) a sordu:
- Senin kanaatin nedir, ya Hattaboğlu ?..
Hazreti Ömer fikrini açıkaldı:
- Vallahi ben Ebu Bekir`in fikrini pek yerinde bulmadım !.. Benim kanaatimce evvelâ Ömer`in akrabası olan filâncanın boynunun vurulması için bana izin vermelisin !. Akil için Âli`ye izin vermelisin; sonra da Hamza`ya kardeşi Abbas`ı öldürmesi için izin vermelisin.. Ki böylelikle müşriklere karşı içimizde bir zaaf ve yumuşaklık bulunmadığı bilinsin.. Bunlar unutulmamalıdır ki, müşriklerin eşrafı, ileri gelenleridir..
Daha sonra Abdullah bin Revaha fikrini belirtti sorulan soru üzerine:
-Ya Rasûlullah, onları, ağacı çok olan bir vâdi bulalım ve içine dolduralım.. Sonra da ağaçları tutuşturarak onları ateşe verelim..
Efendimiz Aleyhisselâm bu teklifler üzerine bir zaman sustu.. Sonra kalkıp içeri, çadırına girdi ve bir müddet orada durdu.. Bu sırada müslümanlar ortaya atılan bu fikirleri tartışıyorlar ve kısmı Hazreti Ebu Bekir es Sıddık (R.a) ın, bir kısmı da Hazreti Ömer (R.a) ın fikrini destekliyorlardı..
Nihâyet Efendimiz Aleyhisselâm çadırından dışarıya çıktı ve orada bulunanlara şöyle hitâb etti:
- Allahû azze ve celle bazı kişilerin kalblerine son derece rikkat ve yumuşaklık vermiştir ki, onlar sütten daha yumuşak ve incedirler.. Allahû Teâlâ bazı kişilerin de kalblerine katılık vermiştir ki, onlar taştan daha katıdırlar..
Ya Eba Bekr, senin hâlin İbrahim Aleyhisselâm`ın hâline benzer.. O Allah`a:
"Kim bana uyarsa, işte o bendendir.. Kim de bana karşı gelirse, şüphe yok ki Sen çok yargılayıcı ve esirgeyicisin" (İbrahim-36 ) demişti.
Ya Eba Bekr, senin hâlin İsa Aleyhisselâm`ın hâline benzer.. O Allah`a:
"Eğer onları azâba uğratırsan, onlar Senin kullarındır.. Eğer onları bağışlarsan, şüphe yok ki, kudretiyle her şeye üstün gelen, bir hikmetle her şeyi yerli yerinde yapansın Sen"!. (Maide Sûresi-Âyet 118) diye dua etmişti...
Ya Ömer, senin hâlin de Nuh Aleyhisselâm`a benzer; ki o Rabbine:
"Ey rabbim, yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan kimseyi bırakma"! (Nuh-26) diye dua etmişti..
Ya Ömer gene senin hâlin, Musa Aleyhisselâm`ın hâline benzer ki, o Rabbına:
"Sen onların mallarını mahvet !.. Rabbımız, yüreklerini şiddetle sık ki, onlar inciltici azâbı görmedikçe iman etmeyecekler"!.. (Yunus 88.) dedi..
Şimdi yapılacak işi açıklıyorum: Esirlerden hiç birinden kurtulmalık akçesi alınmadıkça, onları serbest bırakılmasın!.. Yahut da onların - kurtulmalık akçesi vermedikleri takdirde- boyunlarını vurun !..
Yakalanan 70 kadar esirden ancak Ukbe bin Muayt, Nadr bin Haris gibilerin boyunları kurtulmalık akçesi vermek istemelerine rağmen vurulmuştu ki, bunlar Kureyş`in ateist yâni Allah`sızlarındandı..