13.02.2008

El Fatiha B Meali


1-) “BismillahirRahmânirRahıym”;
İsmi Allah olanın Rahmâniyet (yokluktan vücuda getiren, izhar eden sıfatları) ve Rahimiyyeti (kemale erdiren, OKUmayı nasibederek birime hakikatini farkettiren rahmeti) ile (izhar olmakta; varlığım ve bilişim hakikatım-ismi Allah olan-dandır)... Veya “B” sırrı itibariyle: Esmâsıyla varlığımı yaratan ismi Allah olanın Rahmaniyeti ve Rahimiyyeti ile

2-) “ElHamdu Lillahi Rabbil’Alemiyn”;
Hamd (mutlak değerlendirme, kemâlâtlarını izhâr) Rabb’ül âlemiyn olan Allah’a mahsustur (bu nedenle her şey O’nu tesbih eder; zira herşey O’nun Esması’nın açığa çıkması içindir).

3-) “er RahmânirRahıym”;
(Hamd kendisine mahsus/kendi hakkı olan Allah) Rahmân’dır, Rahıym’dir (Allah’ın rahm sıfatı dolayısıyla Hamd işlevi sözkonusudur; genel ve özel rahmeti ve ni’metleri vardır).

4-) “Maliki YevmidDiyn”;
(Rabb’ül Alemiyn olan Allah) Diyn (ceza) Günü’nün (ÂN’ın) Mâlik’i (herşeyin sahibi olarak mülkünde tasarruf eden) / Melîk’idir (hükümranlık ve iktidar sahibi; dilediği gibi kurallandırıp, belli bir fıtrat ile yarattıklarını buna göre de değerlendirmekte).

5-) “İyyaKE na’budu VE iyyaKE nesta’iyn”;
Yalnız sana kulluk ederiz VE yalnız senden yardım dileriz... Yani: Ancak dilediğin (izhar ettiğin) kulluk halin olarak varız ve bunun devamı gene Sana, Senin Hamd işlevine bağlıdır; Müstean Baki Sensin!.

6-) “İhdinasSıratal’müstekıym”;
Hidâyet et bizi o Sırat-ı Müstakım’e;

7-) ”Sıratalleziyne en’amte aleyhim”;
O sırat ki İN’ÂM’da (ilâhi sıfatlarla tahakkuk) bulunduklarının (Nebîler’in, Sıddıklar’ın, Veliyler’in) yoludur (ilâhi özelliklerle yaşayan onların arasında bulundur)...

“Ğayril’mağdubi aleyhim”;
Gadap edilmişlerin (müşriklerin, yüzü-kalbi Allah’a dönük olmayanların; seyr-i sülüke girmeyenlerin; zahirle perdelenenlerin, yahudilerin) değil.

“Ve laddaaalliyn”;
Ve (Hâkikatlarından) sapanların (batın ile perdelenenlerin, nasaranın), değil.
Fâtiha Sûresi’nin inzâl edilişi ile ilgili ilginç rivâyetler vardır... İki defa nâzil olduğu, Cebrail’li-Cebrail’siz inzâl olunduğu,... gibi...


Fâtiha Sûresi’nin inzâli ile ilgili meşhur iki rivâyeti yazalım:

1.rivâyet...

Rasûlullah s.a.v., Hz. Hadice r.a.ya şöyle dedi: “Yalnız (tek) kaldığımda bir nida işittim... Vallahi, bunun (fena) bir iş olmasından korktum”... Hz. Hadice r.a. şöyle dedi: “MaazAllah (Allah’a sığınırım), Allah sana öyle bir şey yapmaz... Vallahi, muhakkak ki sen emaneti te’diye edersin (yerine getirirsin), sıla-ı rahm yaparsın (akrabalık hakkını ulaştırırsın) ve doğru söz söylersin (yalan yok sende)”...

Derken Hz.Rasûlullah’ın evde bulunmadığı bir sırada Hz.Ebu Bekr r.a. eve gelir ve Hz. Hadice validemiz, Rasûlullah a.s.ın kendisine söylediklerini ona anlatır ve: “Ya Atıyk (antika, eski adam?), Muhammed ile birlikte Varaka B. Nevfel’e git” der... Rasûlullah a.s. yanlarına girdiğinde, Hz.Ebu Bekr r.a., Hz.Rasûlullah’ın elini tuttu ve dedi ki: “Bizimle Varaka’ya yürü (Varaka’ya gidelim)”... Rasûlullah s.a.v.: “Sana kim haber verdi?” dedi... Hz. Ebu Bekr: “Hadice” dedi ve beraberce Varaka’ya gittiler ve (meseleyi) ona anlattılar... Hz. Rasûlullah şöyle dedi: “Yalnız (tek) kaldığımda arkamdan ‘Ya Muhammed, Ya Muhammed’ diye bir nida işitiyorum, bundan dolayı ben de Arz’da kaçıyorum?”... Varaka dedi ki: “Hayır, böyle yapma!... Sana (bu ses) geldiğinde, ne dediğini işitinceye kadar (yerinde) sabit ol... Sonra bana gel ve (ne dediğini) bana haber ver”... Ne zaman ki Hz. Rasûlullah yalnız kaldı ona: “Ya Muhammed!.. De ki: ‘B’ismillahirRahmânirRahıym, elHamdu lillahi Rabbil Alemiyn... Ve ledDaaalliiiyn (e ulaşıncaya kadar)”, “De ki: La ilâhe illAllah!” (diye bir işittirici) nida etti... Sonra Hz.Rasûlullah s.a.v. Varaka’ya gitti ve onu ona zikretti... Bunun üzerine Varaka O’na dedi ki: “Müjde, müjde sana!.. Ben şahadet ederim ki sen Meryemoğlu İsa’nın kendisini müjdelediğisin ve muhakkak ki sen Musa’nın namus’u misli üzeresin ve sen Nebîi Mürsel’sin!.. Ve muhakkak ki bu günden sonra sen Cihad ile emrolunacaksın... Eğer ona erişirsem, muhakkak ki seninle birlikte (senin yanıda) cihad ederim”... Varaka vefat ettiğinde Rasûlullah s.a.v. şöyle buyurdu: “Andolsun ki o kassı (keşişi), üzerinde ipek elbiseler olduğu halde cennette gördüm... Çünkü o bana iman etti ve beni tasdik etti”...

2.rivâyet...

Abdullah İ. Abbas r.a.dan şöyle rivâyet edilir...

Cibriyl a.s., Nebî s.a.v.in yanında oturuyor iken fevklerinden bir ses işitti... Başını kaldırdı da dedi ki: “Bu, bugüne kadar açılmamış ve ancak bugün açılan Sema kapısıdır / Sema’dan bir kapıdır”... Ondan (o kapıdan) bir melek nâzil oldu... (Bu melek hakkında da) şöyle dedi: “Şu yeryüzüne nâzil olan melek, bugüne kadar nazıl olmamış ancak bugün nâzil olan bir melektir”... (O melek) Selamladı (Selam verdi) ve dedi ki: “Senden önce hiçbir Nebî’ye verilmemiş ancak sana verilen iki nurun müjdesini sana getiriyorum: Fâtiha’tül Kitab ve Bakara Sûresi’nin hevatimi (sonları, son âyetleri)... Bu ikisinden okuduğun her bir harfin (sevabını, karşılığını) illa alırsın”...

Bu iki rivâyeti Kurân vahyinin başlangıcı hakkındaki diğer rivâyetler ile birlikte değerlendirdiğimizde şu durum ortaya çıkıyor:

Ya, FÂTİHA Sûresi, Mekke-i Mükerreme’de, Cebel-i Nur’da, Ğar-ı Hira’da Alak Sûresi’nin “ikra” ile başlayan ilk 5 âyeti nâzil olmadan önce, melek seslenişi olarak, Hz.Rasûlullah s.a.v.e bildirildi... Ki, Kurân-ı ve İslam’ı anlamada referans bir isim olan Şah-ı Velâyet Hz.Ali kerremAllahu vechehu’nun mushafında -ki Onun mushafı nüzül sırasına göre tertib edilmiştir- da Fâtiha Sûresi ilk sûredir... Yani Hz.Ali r.a.a göre Fâtiha Sûresi ilk vahiydir...

Veya, ilk önce Alak Sûresi’nin ilk 5 âyeti nâzil oldu... Daha sonra Kalem, Müzemmil, Müddessir (veya müddessir, müzemmil) sûreleri nâzil oldu; 5. Sırada FÂTİHA Sûresi nâzil oldu... Ancak bu rivâyete göre bile gerçek şöyle: Bir kısım âyetlerinin nâzil olması dolayısıyla bu sıralama doğrudur... Ancak BÜTÜN BİR SÛRE olarak ilk nâzil olan gene FÂTİHA Sûresi’dir... Yani FÂTİHA, sûre olarak Alak, Kalem, Müzemmil ve Müddessir sûrelerinden önce nâzil olmuştur...

Dolayısıyla her halûkârda FÂTİHA SÛRESİ KURÂN’ın İLK NÂZIL OLAN SÛRESİDİR; Kurân tertibinde de ilk sûredir; Allah sistem ve düzenini anlatan ilk sûredir ve manası her an dembedem geçerlidir.

Ya da, her ikisini de bağdaştıran Fâtiha Sûresi’nin iki defa vahyolunduğu rivâyeti ve kabulüdür...

Burada Hz.Rasûlullah’ın vahyinin ya da mucizesinin orijinalliğini vurgulayan bir hadis-i şerif de yazalım:

“Enbiya’dan hiç bir Nebî yoktur, ancak Ona (Onun nübüvvetinini bir isbatı, Onun alâmeti farıkası olan bir özellik, bir mucize) verilmiştir ki onun misline (ondan) daha önce beşer camiası iman etmiş değildir(orijinaldir, yenidir)... Bana verilen ise VAHİYdir ki O’nu ALLAH BANA VAHYETTi... Umarım ki kiyamet günü onların (Nebîler’in) en çok tabi olunanı olurum...”

Fâtiha Sûresi’nin adları:

Bizzat vahiy veya hadis-i şerifler ile tanımlanmış ya da onların maslahatından yorumlanarak çıkarılmış bazı isimleri şunlardır:

Fâtiha’tül Kitab (Kitab’ın açıcısı, anahtarı/girişi), Ümm’ül Kurân (Kurân’ın anası-aslı), Ümm’ül Kitab (Kitab’ın anası-aslı), es-Seb’ül Mesaniy (Senâ edilen Yedi, tekrarlanan yedi), el-Hamdu lillah, e-Hamd’ü lillahi Rabbil Alemiyn, Hamd, Salat (namaz), Kurân-ı Azıym, Şifa, Esas, Vafiye (bölünmeyi, parçalanmayı kabul etmeyen tam; bu sûre iki rek’ata bölünemez), Kafiye (Fâtiha, başka sûrelerin yerine yeterli gelir, fakat onlar bunun yerine kafiyeterli gelmez),... gibi...

Fâtiha Sûresi hakkında bazı hadis-i şerifler:

Ebu Saiyd Rafi bin el-Mualla r.a. rivâyet ediyor ki:

Rasûlullah s.a.v. bana: “Mescid’den çıkmazdan evvel, Kurân’daki en büyük (azim) sûreyi sana ta’lim edeyim (öğreteyim) mi (ne dersin) ?” dedi de elimi tuttu... Derken yürüyüp (Mescid’den) çıkacağımız sırada: “Ya RasûlAllah!... Muhakkak ki Kurân’daki en büyük (azim) sûreyi ta’lim edeceğinizi demiştiniz?” dedi... (Rasûlullah) dedi ki: “El-Hamdu lillahi Rabbil’Alemiyn’dir... O, Seb-ü Mesaniy’dir ve bana verilmiş olan Kurân-ı Azıym’dir!”...

Hz. Ali r.a. diyor ki: Hz. Rasûlullah s.a.v. şöyle buyurdu: “Fâtiha’tül Kitab”, “Âyet’ül Kürsiy”, “ŞehidAllahu ennehu la ilâhe illa HU...”, ve “Kulillahümme Malikel Mülki...” âyetleri (B sırrınca) Arş’a asılıdırlar... Bunlarla Allah arasında bir hicab yoktur!. (namaz sonrası tesbihlerden önce “Âyet’ül Kürsiy” okunan yerde bunların hepsinin anlamı düşünülerek okunması tavsiye olunur!)...

“Ümmül’Kurân’ı (Kurân’ın Anası’nı) OKUmayanın namazı yoktur”.

“Fâtiha-tül’Kitab’ı (Kitab’ın açıcısı, anahtarı/girişi) OKUmayanın namazı yoktur”.

“Kim bir rek’at namaz kılar da (o rek’atın) içinde Ümm’ül Kurân’ı OKUmazsa, imam’ın arkası (nda cemaat olması) müstesna, namaz kılmış olmaz (rüku’, secde ve kıyam her rek’atta yapıldığı gibi, Fâtiha Sûresi de her rek’at’ta okunmalıdır!)”.

“İlahi SIRlar, inzâl olunmuş Kitablarda’dır... Bütün indirilmiş Kitablar’ın sırrı Kurân’dadır... KURÂNın SIRrı FÂTİHAda gizlidir”.

“Fâtiha’tül Kitab, her hastalığa bir şifadır”.

“Fiyha şifaun min külli dain = Onda her derdin şifası vardır”.

“Fâtiha’tül Kitab, Kurân’ın üçte birine denktir”.

“Kim Fâtiha’tül Kitab’ı kıraat ederse, sanki Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u ve Furkan’ı kıraat etmiştir!”.

“Ümmül Kurân, seb-i mesani (Sena edilen yedi)’dir”.

“Andolsun ki biz sana, Seb-i Mesani’yi (Senâ edilen Yedi’yi, tekrarlanan yedi’yi, yedi zati sıfatı; fâtiha sûresi’ni) ve Kurân-ı Azıym’i verdik” (HİCR: 87).

yu okuduğunuzda, i okuyun... Muhakkak ki o (Fâtiha Sûresi) Ümmül Kurân’dır, Ümmül Kitab’tır ve es-Seb’ül Mesani’dir... onun âyetlerinden biridir”.

“Dört (şey) Arş’ın altındaki hazineden inzâl oldu, ki onların gayrı ondan bir şey inzâl olmamıştı: Ümm’ül Kitab, Âyet’ül Kürsiy, Bakara Sûresi’nin sona erdirenler (âyet) ve el-Kevser”.

“Bakara Sûresi ilk zikir’den verildi... Fâtiha’tül Kitab, Bakara Sûresi’nin sona erdirenleri (sonları) Arş’ın altından verildi... Mufassal (sûreler; Hucurat’tan, Nas’a kadar) ise nafile’den (bağış, lutuf, fazladan) dir”.

“Namazı (Fâtiha’ya namaz,diyor?), kulumla aramda ikiye taksim ettim...Yarısı benim yarısı kulumundur... Kul: der, Allah: Kulum beni Hamd etti (Hamd’den-idrak’tan aciz olduğunu bildi; Hamd eden Allah’tır), buyurur... Kul: , der; Allah: kulum bana SENA etti (izhar olunanın Rahmâniyet ve Rahımiyetimin sonucu olduğunu bildi), buyurur... Kul: , der; Allah kulum beni temcid etti (Azametim ve şanımla beni bildi) buyurur... Kul: der, Allah: Bu, benimle kulum arasındadır, kulumun istediği onadır... Kul: <İhdinas Sıratal’Müstakıym, sıratallezine en’amte aleyhim, ğayril mağdubi aleyhim ve laddaaalliyn> der; Allah: İşte bunlar kulumundur, istediği kulumundur, buyurur”.

2 yorum:

  1. amin , Allah sizden de razı olsun selametle, bazı problemler yüzünden yorumları ancak yeni yayınlayabiliyoruz..

    YanıtlaSil